Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), bireyin yaşamının birçok alanına yayılan, sürekli ve aşırı endişe ile karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur. Bu endişe hali, genellikle gerçek yaşam olaylarıyla orantısız düzeyde olup kontrol altına alınması güç olabilir. Kişi çoğu zaman kötü bir şey olacağına dair genel bir beklenti içinde olabilir ve bu durum, sosyal ilişkilerden mesleki işlevselliğe kadar çeşitli alanlarda bozulmalara yol açabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavisi: Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri ve DSM 5 Tanı Kriterleri Nelerdir? - - - ONLINE TERAPİ RANDEVU İstanbul Kadıköy Psikiyatrist

YAB, diğer anksiyete bozukluklarından farklı olarak belirli bir nesne ya da duruma bağlı olmaksızın, genel yaşam olayları hakkında süregelen bir kaygı tablosu sergileyebilir. Bozukluk, hem psikolojik hem de somatik belirtilerle kendini gösterebilir ve çoğu zaman bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri

DSM-5'e göre Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı, aşağıdaki ölçütlere dayanarak konulabilir:

  • Birey, en az altı ay süreyle, günün çoğunda, çeşitli olaylar ya da etkinlikler hakkında aşırı ve kontrol edilmesi güç bir kaygı ya da endişe yaşamalıdır.
  • Kişi, bu kaygı sürecini kontrol etmekte zorlanabilir.
  • Anksiyeteye aşağıdaki semptomlardan en az üçü eşlik edebilir (çocuklarda bir semptom yeterlidir):
    • Huzursuzluk ya da gergin hissetme
    • Kolay yorulma
    • Konsantrasyon güçlüğü ya da zihnin boşalması
    • Sinirlilik
    • Kas gerginliği
    • Uyku bozuklukları (uykuya dalmada ya da uykuyu sürdürmede güçlük)
  • Bu belirtiler, bireyin sosyal, mesleki ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olabilir.
  • Semptomlar başka bir madde kullanımına veya tıbbi duruma bağlı olmamalıdır.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu belirtileri hem psikolojik hem de bedensel düzeyde ortaya çıkabilir. Sürekli bir huzursuzluk hali, kişinin olaylar üzerinde yeterince kontrol sahibi olamadığı hissi ile birleşerek yoğun bir stres durumuna yol açabilir. Bu kaygı hali, zihinsel olarak tetikte olma, en kötü olasılıkları düşünme ve rahatlayamama şeklinde kendini gösterebilir.

Fiziksel belirtiler arasında kas gerginliği, baş ağrısı, mide rahatsızlıkları, nefes darlığı ve yorgunluk yer alabilir. Uykuya dalmada zorlanma ya da sık uyanma gibi uyku sorunları da tabloya eşlik edebilir. Kişi, konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı ve karar vermede zorlanma gibi bilişsel belirtiler de yaşayabilir.

Bu belirtiler, kişinin hem iç dünyasında hem de dış çevresiyle olan etkileşimlerinde bozulmalara neden olabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?

Yaygın Anksiyete Bozukluğu, genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel etmenlerin etkileşimiyle ortaya çıkabilir. Bu çok boyutlu yapı nedeniyle tek bir neden saptanamayabilir.

Genetik yatkınlık, YAB gelişiminde önemli bir rol oynayabilir. Aile öyküsünde anksiyete bozukluğu bulunan bireylerde risk artabilir. Nörobiyolojik düzeyde, gama-aminobütirik asit (GABA) ve serotonin gibi nörotransmitter sistemlerindeki dengesizliklerin anksiyete semptomları ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür.

Psikolojik kuramlar, bireyin çevresel stresörlerle başa çıkma becerisinin yetersiz olması durumunda anksiyetenin gelişebileceğini savunur. Mükemmeliyetçilik, tahammülsüzlük ve olumsuza odaklı düşünme biçimleri de YAB gelişiminde etkili olabilir.

Çocukluk çağında yaşanan ihmal, istismar, erken kayıplar ya da aşırı koruyucu ebeveyn tutumları, bireyin gelecekteki stres yanıtlarını etkileyebilir ve anksiyete bozukluklarına zemin hazırlayabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Risk Faktörleri

YAB gelişimini kolaylaştırabilecek birçok risk faktörü tanımlanmıştır:

  • Ailede anksiyete bozukluğu öyküsü
  • Kadın cinsiyet (kadınlarda YAB görülme oranı daha yüksek olabilir)
  • Erken yaşta yaşanan psikolojik travmalar
  • Kronik stres ya da travmatik yaşam olayları
  • Madde veya alkol kullanımı
  • Düşük sosyoekonomik düzey
  • Eşlik eden fiziksel hastalıklar (örneğin tiroid disfonksiyonu)
  • Kişilik özellikleri (örneğin yüksek düzeyde nörotisizm)

Bu risk faktörlerinin bir arada bulunması, bireyin YAB geliştirme olasılığını artırabilir. Ancak bu faktörlerin varlığı, bozukluğun kesin olarak gelişeceğini göstermeyebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tanısı Nasıl Konur?

YAB tanısı, bireyin yaşadığı kaygının süresi, yaygınlığı ve yaşam kalitesine etkisi dikkate alınarak konulabilir. Tanı süreci, ayrıntılı bir psikiyatrik görüşme ve semptom öyküsünü içeren değerlendirmeyi kapsar. DSM-5 ölçütleri tanının temelini oluşturur.

YAB’nin belirtileri diğer anksiyete bozuklukları, depresyon ve bazı fiziksel hastalıklarla örtüşebilir. Bu nedenle ayırıcı tanı önemlidir. Tiroid hastalıkları, anemi, vitamin eksiklikleri ve madde kullanımı gibi durumlar dışlanmalıdır. Gerekli görüldüğünde laboratuvar testleri, nörogörüntüleme yöntemleri ve psikometrik değerlendirmeler uygulanabilir.

Erken tanı, hem tedavi sürecinin verimliliği hem de kronikleşmenin önlenmesi açısından önemli olabilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Tedavi Edilir?

YAB, uygun tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabilir. Tedavi planı, bireyin semptom şiddetine, yaşam koşullarına ve kişisel tercihlerine göre şekillendirilebilir. Tedavi genellikle farmakoterapi, psikoterapi ve yaşam tarzı düzenlemelerini içeren bütüncül bir yaklaşımı gerektirebilir.

1. İlaç Tedavisi (Farmakoterapi)

Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) ve serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI’lar), YAB tedavisinde ilk basamak ilaçlar arasında yer alabilir.

Benzodiazepinler, kısa vadede anksiyete semptomlarını hafifletebilir; ancak bağımlılık riski nedeniyle uzun süreli kullanım önerilmeyebilir. İlacın tipi, dozu ve süresi mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından belirlenmelidir.

2. Psikoterapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), YAB tedavisinde en sık kullanılan ve etkinliği bilimsel olarak desteklenen psikoterapi yöntemlerinden biridir. Kişinin kaygılarını tanıması, çarpıtılmış düşüncelerini sorgulaması ve daha işlevsel baş etme yolları geliştirmesi hedeflenebilir.

Diğer psikoterapi türleri arasında kabul ve kararlılık terapisi (ACT), farkındalık temelli terapiler (MBCT) ve psikanalitik yaklaşımlar yer alabilir.

3. Yaşam Tarzı ve Destekleyici Müdahaleler

Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, anksiyete semptomlarını hafifletebilir. Stres yönetimi, gevşeme teknikleri ve mindfulness uygulamaları faydalı olabilir.

Sosyal destek, kişinin stresle başa çıkma kapasitesini artırabilir. Aile eğitimi ve destek grupları, tedavi sürecini daha sürdürülebilir hale getirebilir.

Günlük Yaşama Etkileri

YAB, bireyin yaşam kalitesini uzun vadede belirgin biçimde etkileyebilir. Süreğen kaygı hali, akademik başarıda düşüşe, iş veriminde azalmaya ve sosyal ilişkilerde kopmalara yol açabilir. Günlük görevlerin yerine getirilmesi güçleşebilir; birey, sürekli zihinsel meşguliyet nedeniyle dikkatini toplamakta zorlanabilir.

YAB, depresyon ve diğer anksiyete bozukluklarıyla sıklıkla birlikte görülebilir. Ayrıca irritabl bağırsak sendromu, migren, fibromiyalji gibi psikosomatik rahatsızlıklarla da ilişkili olabilir. Tedavi edilmediğinde kronikleşebilir ve işlevsellik kaybı derinleşebilir.

Bu nedenle erken tanı, bütüncül tedavi ve psikososyal destek, bireyin yaşam kalitesinin artırılması açısından büyük önem taşıyabilir.

Muayenehane görüşmesi veya online psikiyatrist randevusu için buraya tıklayın...

Comments for this post are closed.