Şizofreni

Şizofreni

Şizofreni, bireyin gerçeklik algısında bozulmalara yol açan, karmaşık yapılı ve çok boyutlu bir ruhsal bozukluktur. Toplumda oldukça yanlış anlaşılan bu hastalık, yalnızca psikotik semptomlarla sınırlı değildir; aynı zamanda bilişsel, duygusal ve davranışsal alanlarda ciddi bozulmalara neden olur. Hastalık genellikle ergenlik sonu ile erken erişkinlik döneminde başlar ve çoğu zaman kronik seyir gösterir.

Şizofreni Tedavisi Nasıl Yapılır? - Online Psikiyatri Görüşmesi

Klinik olarak şizofreni; sanrılar, halüsinasyonlar, dezorganize konuşma ve dezorganize davranışlar gibi pozitif belirtiler; duygulanımda küntlük, sosyal içe çekilme ve motivasyon kaybı gibi negatif belirtiler; dikkat eksikliği ve bellek bozulmaları gibi bilişsel belirtilerle tanımlanır. Bozukluk, bireyin sosyal ilişkilerini, işlevselliğini ve yaşam kalitesini ciddi ölçüde etkiler.

Şizofreni DSM-5 Tanı Kriterleri Nelerdir?

Şizofreni tanısı, Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayımlanan DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) kriterlerine göre konulur.

DSM-5’e göre şizofreni tanısı için aşağıdaki ölçütlerin karşılanması gerekir:

  • Bireyde, en az bir ay süresince aşağıdaki belirtilerden en az ikisi gözlemlenmelidir:
    1. Sanrılar (delüzyonlar)
    2. Halüsinasyonlar (varsanılar)
    3. Dezorganize (dağınık) konuşma
    4. Belirgin derecede düzensiz veya katatonik davranışlar
    5. Negatif semptomlar (duygusal küntlük, motivasyon kaybı vb.)
  • Bu belirtilerden en az biri mutlaka sanrı, halüsinasyon veya dezorganize konuşma olmalıdır.
  • Toplam belirti süresi en az altı ay olmalıdır.
  • Bu süreçte bireyin sosyal, mesleki ya da kişisel işlevselliğinde anlamlı bir düşüş gözlemlenmelidir.
  • Belirtiler, başka bir tıbbi duruma veya madde kullanımına atfedilememelidir.

Şizofreni Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni semptomlarının çeşitliliği, hastalığın tanı ve tedavisini güçleştiren başlıca nedenlerden biridir. Semptomlar üç ana kategoride toplanır: pozitif, negatif ve bilişsel belirtiler.

1. Şizofreni Pozitif Belirtileri

Pozitif belirtiler arasında en yaygın olanlar sanrılar ve halüsinasyonlardır. Sanrılar gerçek dışı, sabit inançlardır; örneğin kişi takip edildiğine, düşüncelerinin çalındığına inanabilir. Halüsinasyonlar genellikle işitseldir; kişi, gerçekte var olmayan sesler duyabilir. Dezorganize konuşma ve dezorganize davranış, düşünce akışının bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkar ve kişinin sosyal etkileşimlerini zorlaştırır.

2. Şizofreni Negatif Belirtileri

Duygusal tepkisizlik, alogia (konuşma içeriğinde fakirleşme), avolüsyon (motivasyon eksikliği),  içe çekilme, avoidance( kaçınma davranışları), ilgisizlik ve motivasyon eksikliğinden oluşur.

3. Şizofreni Bilişsel Belirtiler

Bilişsel belirtiler ise dikkat, bellek ve yürütücü işlevlerdeki (planlama, karar alma ve organize etme becerileri) bozulmaları kapsar; bu durum, günlük yaşam görevlerini yerine getirmeyi zorlaştırır.

Şizofreni Nedenleri Nelerdir?

Şizofreninin nedenleri, bilimsel yayınlarla yıllar içinde çok sayıda biyolojik ve çevresel etmenin etkileşimiyle açıklanmaya çalışılmıştır. Tek bir nedenin değil, çoklu faktörlerin birleşiminin bu bozukluğun gelişiminde etkili olduğu anlaşılmıştır.

Genetik faktörler, en belirgin risk kaynağıdır. Özellikle birinci derece akrabalarda şizofreni öyküsü olan bireylerde hastalık riski anlamlı düzeyde artar. Tek yumurta ikizlerinde eş hastalık oranı %40–50, çift yumurta ikizlerinde ise %10–15’tir. Prenatal dönemde annenin geçirdiği enfeksiyonlar (örneğin: toksoplazma gondii), doğum komplikasyonları, perinatal hipoksi gibi etmenler beyin gelişimini etkileyerek riski arttırabilir. Psikososyal etkenler de büyük önem taşır; çocukluk çağı travmaları, ihmal, fiziksel veya duygusal istismar, sosyal izolasyon, göç, kent yaşamı gibi etmenler şizofreni gelişimiyle ilişkilendirilmiştir.

Nörobiyolojik açıdan dopamin hipotezi öne çıkar. Dopamin hipotezine göre, özellikle mezolimbik sistemdeki dopamin düzeyindeki artış pozitif semptomlarla ilişkilidir. Ayrıca glutamat (NMDA) reseptör işlev bozukluklarının da özellikle bilişsel ve negatif semptomlara katkı sağladığı gösterilmiştir.

Şizofreni Risk Faktörleri Nelerdir?

Şizofreniye yatkınlık oluşturan risk faktörlerini bilmek, hem koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin planlanmasında hem de yüksek riskli bireylerin izlenmesinde önem taşır.

Genetik yatkınlık başta olmak üzere, hamilelik döneminde annenin yetersiz beslenmesi, gebelik sırasında geçirilen viral enfeksiyonlar, erken doğum ve düşük doğum ağırlığı gibi perinatal komplikasyonlar risk faktörleri arasında yer alır. Ergenlik döneminde yoğun kannabis kullanımı, şizofreniye yatkın bireylerde psikotik belirtileri tetikleyebilir. Sosyoekonomik düzeyi düşük ortamlarda büyüme, göçmenlik, kentleşme, aile içi çatışmalar ve yalnızlık da şizofreni gelişimiyle ilişkilendirilmiştir. Erkeklerde hastalık daha erken yaşta başlama eğilimindedir ve klinik seyri genellikle daha ağırdır.

Şizofreni Tanısı Nasıl Tanı Konulur?

Şizofreni tanısı yalnızca semptomların varlığına değil, bu semptomların süresi, şiddeti ve işlevselliğe etkisine dayanır. Tanı süreci, sistematik bir klinik değerlendirme gerektirir.

Tanı koyarken öncelikle ayrıntılı bir psikiyatrik değerlendirme yapılır. DSM-5 tanı ölçütleri temel alınır. Ayrıcı tanı sürecinde organik bozukluklar, nörolojik hastalıklar, madde kullanımına bağlı psikotik bozukluklar dışlanmalıdır. Gerekirse beyin görüntüleme (BT, MRI), tiroid ve vitamin düzeyleri, toksikoloji taramaları gibi yardımcı testler kullanılır. Prodromal dönemde tanı konulması zordur, ancak dikkat, sosyal geri çekilme, performans düşüşü gibi belirtilerle erken müdahale mümkün olabilir.

Şizofreni Tedavisi Nasıl Yapılır?

Şizofreni, doğru tedavi ve destekle kontrol altına alınabilen bir ruhsal bozukluktur. Tam anlamıyla "iyileşme" her zaman mümkün olmasa da, belirtiler büyük ölçüde azaltılabilir ve bireyin yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Şizofreni tedavisi, genellikle uzun sürelidir ve çok yönlü bir yaklaşım gerektirir.

1. İlaç Tedavisi (Farmakoterapi)

Şizofreninin temel tedavisi antipsikotik ilaçlardır. Bu ilaçlar, özellikle pozitif belirtilerin (sanrılar, halüsinasyonlar, dezorganize düşünce vb.) azaltılmasında etkilidir.

Antipsikotik ilaçlar iki gruba ayrılır:

  • Tipik (birinci kuşak) antipsikotikler: Daha çok pozitif semptomların kontrolünde etkilidir, ancak hareket bozuklukları gibi yan etki riskleri daha yüksektir.

  • Atipik (ikinci kuşak) antipsikotikler: Hem pozitif hem de negatif semptomlara etki edebilir ve genellikle daha iyi tolere edilirler.

İlaç seçimi mutlaka bireysel özelliklere göre yapılmalı, düzenli psikiyatrik takip ile doz ve yan etkiler izlenmelidir. Tedaviye uyum, belirtilerin kontrolü ve atakların önlenmesi açısından hayati önem taşır.

2. Psikoterapi ve Psiko-eğitim

İlaç tedavisine ek olarak psikoterapötik yaklaşımlar, şizofreni tedavisinin önemli bir parçasıdır:

  • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Sanrılar ve halüsinasyonlarla başa çıkma becerileri geliştirmeye yardımcı olur.
  • Psikoeğitim: Hem hasta hem de ailesi için hastalık hakkında bilgi verilir. Belirti yönetimi, krizle baş etme ve tedaviye uyum konularında farkındalık sağlanır.
  • İlişki ve İletişim Becerilerini Geliştirme Terapileri: Sosyal işlevselliğin yeniden kazanılmasına katkı sağlar.

3. Aile Desteği ve Danışmanlığı

Ailenin hastalık hakkında bilgilendirilmesi ve sürece dahil edilmesi, tedavi başarısını artırır. Aile üyelerine sağlanacak destek:

  • Nükslerin erken fark edilmesini sağlar,
  • Stigmatizasyona karşı direnci artırır,
  • Kriz anlarında uygun müdahaleleri kolaylaştırır.

4. Toplum Temelli Ruh Sağlığı Hizmetleri

Şizofreni tedavisinde bireyin sosyal hayata katılımını artırmak hedeflenir. Bu amaçla:

  • Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) gibi yapılar aracılığıyla hastalar izlenir,
  • Mesleki rehabilitasyon, sosyal beceri eğitimi ve destekli istihdam programları uygulanır,
  • Hastaneye yatışların azaltılması ve toplumsal yaşama entegrasyon amaçlanır.

5. Hastane Yatışı (Gerekirse)

Bazı durumlarda (örneğin ilk atak, ağır psikotik dönemler, intihar riski) kısa süreli hastane yatışı gerekebilir. Yatış sırasında semptomlar stabilize edilir, güvenlik sağlanır ve uygun ilaç ayarlamaları yapılır.

Şizofreninin Günlük Yaşama Etkileri

Şizofreni, bireyin yaşamının hemen her alanında ciddi zorluklara neden olan bir ruhsal bozukluktur. Tanı aldıktan sonra birçok birey işini kaybedebilir, eğitim hayatını sürdüremeyebilir ve sosyal ilişkilerinde belirgin bozulmalar yaşayabilir.

Bilişsel bozukluklar, dikkat dağınıklığı ve motivasyon eksikliği, günlük yaşam görevlerinin yerine getirilmesini güçleştirir. Kişisel bakım sıklıkla ihmal edilir; hijyen, beslenme ve ilaç tedavisine uyum sorun haline gelebilir. Sosyal izolasyon yaygındır ve bu durum, depresyon ile anksiyete gibi eşlik eden (komorbid) ruhsal bozukluklara zemin hazırlar.

Özellikle hastalığın erken dönemlerinde intihar riski yüksektir. Araştırmalara göre, şizofreni tanısı almış bireylerin yaklaşık %5’i intihar sonucu yaşamını yitirmektedir. Ayrıca şizofreni, bireyin ortalama yaşam süresini 15–25 yıl kadar kısaltabilir.

Tüm bu nedenlerle şizofreni tedavisinde yalnızca tıbbi müdahaleler değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik ve ekonomik boyutları da içeren bütüncül bir yaklaşım gereklidir.

Muayenehane görüşmesi veya online psikiyatri randevusu için buraya tıklayın...

Comments for this post are closed.