Şizoaffektif Bozukluk

Şizoaffektif Bozukluk

Şizoaffektif bozukluk, psikotik ve duygudurum semptomlarının birlikte görüldüğü karmaşık yapılı bir ruhsal hastalıktır. Hem şizofreniye özgü sanrılar, halüsinasyonlar gibi belirtiler hem de majör depresyon ya da manik dönemler gibi duygudurum bozukluklarına ait bulgular aynı bireyde gözlemlenir.

Şizoaffektif Bozukluk Tedavisi - Online Psikiyatri Randevusu

Bu nedenle hastalık, hem psikotik bozukluklar hem de duygudurum bozukluklarıyla kesişen bir konumda yer alır. İlk kez 1933 yılında Jacob Kasanin tarafından tanımlanan bu klinik tablo, tanılamada zorluklara neden olması ve heterojen semptom yapısı nedeniyle psikiyatride uzun süredir tartışma konusudur.

Şizoaffektif Bozukluk DSM-5 Tanı Kriterleri

DSM-5’e göre şizoaffektif bozukluk tanısı konulabilmesi için aşağıdaki koşulların sağlanması gerekir:

  • Majör bir duygudurum dönemi (depresif ya da manik) ile birlikte şizofreniye özgü belirtilerden en az ikisinin en az 2 hafta boyunca kesintisiz olarak görülmesi gerekir (örneğin: sanrılar, halüsinasyonlar, dezorganize konuşma, katatonik davranışlar, negatif belirtiler).
  • Psikotik belirtilerin, duygudurum belirtileri olmaksızın en az 2 hafta boyunca devam etmiş olması gereklidir.
  • Duygudurum belirtileri, hastalığın aktif ve rezidüel dönemlerinin büyük bölümünde eşlik etmelidir.
  • Belirtiler, madde kullanımına ya da başka bir tıbbi duruma bağlı olmamalıdır.

Bu kriterler, şizoaffektif bozukluğu, bipolar bozukluk veya şizofreniden ayırmada kritik rol oynar. Tanı konulmasında zaman çizelgesine dayalı dikkatli gözlem ve ayrıntılı klinik değerlendirme gereklidir.

Şizoaffektif Bozukluk Belirtileri Nelerdir?

Şizoaffektif bozukluğun belirtileri hem duygudurum hem de psikotik boyutta şekillenir. Semptomların dağılımı kişiden kişiye değişmekle birlikte, genellikle aşağıdaki gruplarda toplanır:

Psikotik Belirtiler: Sanrılar (örneğin: takip edilme, düşünce okunması), halüsinasyonlar (en sık işitsel), dezorganize düşünce ve konuşma, garip davranışlar, katatoni ve negatif semptomlar (sosyal içe çekilme, duygusal küntlük).

Duygudurum Belirtileri: Majör depresif dönem (çökkünlük, anhedoni, suçluluk, intihar düşünceleri) ve/veya manik dönem (taşkınlık, uykusuzluk, aşırı konuşma, dikkatin kolay dağılması, riskli davranışlar).

Bu iki grup belirti zaman zaman eşzamanlı, zaman zaman ise ardışık biçimde ortaya çıkabilir. Belirtilerin dalgalı seyri nedeniyle tanı süreci zaman alabilir.

Şizoaffektif Bozukluğun Nedenleri Nelerdir?

Şizoaffektif bozukluğun etiyolojisi halen tam olarak aydınlatılamamıştır; ancak mevcut literatür, genetik, nörobiyolojik ve çevresel etmenlerin etkileşimini vurgulamaktadır.

Genetik yatkınlık, en güçlü risk faktörüdür. Aile öyküsü olan bireylerde şizoaffektif bozukluk görülme olasılığı anlamlı derecede artar. Yapılan ikiz çalışmaları, şizoaffektif bozukluğun kalıtımsal bileşeninin şizofreni ve bipolar bozuklukla benzer düzeyde olduğunu göstermektedir.

Nörobiyolojik etkenler, dopamin ve glutamat sistemlerindeki düzensizlikleri kapsar. Mezolimbik dopaminerjik aşırı aktivitenin psikotik semptomlara, frontal korteksteki dopamin yetersizliğinin ise negatif belirtilere yol açtığı düşünülmektedir. Aynı zamanda serotonerjik ve noradrenerjik sistemlerdeki bozukluklar da duygudurum dalgalanmalarıyla ilişkilendirilmiştir.

Çevresel faktörler arasında çocukluk çağı travmaları, ebeveyn kaybı, sosyal dışlanma, madde kullanımı (özellikle kannabis), göç, erken yaşta şehir yaşamı ve düşük sosyoekonomik düzey yer almaktadır. Doğum öncesi enfeksiyonlar ve perinatal komplikasyonlar da beyin gelişimini etkileyerek hastalık riskini artırabilir.

Şizoaffektif Bozukluk Risk Faktörleri

Şizoaffektif bozukluğun gelişiminde rol oynayan risk faktörleri, genetik yatkınlık ve çevresel stres etkenlerinin birleşiminden oluşur. Bu risk faktörlerinin bilinmesi, hastalığın önlenmesi ve erken müdahale açısından büyük önem taşır.

Genetik faktörler başlıca risk unsurlarındandır. Şizofreni ya da bipolar bozukluk tanısı almış birinci derece akrabaları bulunan bireylerde şizoaffektif bozukluk gelişme riski anlamlı düzeyde artmaktadır. Genetik araştırmalar, bu bozukluğun şizofreni ve duygudurum bozukluklarıyla genetik ortaklıklar taşıdığını göstermektedir.

Doğum öncesi ve erken dönem nörogelişimsel faktörler, prenatal enfeksiyonlar, maternal stres, perinatal hipoksi ve düşük doğum ağırlığı gibi etmenler yoluyla merkezi sinir sistemi gelişimini etkileyerek risk oluşturabilir.

Çocukluk çağı travmaları, özellikle duygusal ihmal, fiziksel ya da cinsel istismar gibi olumsuz yaşantılar, ilerleyen yaşlarda psikopatolojilere zemin hazırlayabilir. Erken yaşta ebeveyn kaybı, düzensiz bağlanma örüntüleri ve aile içi çatışmalar da hastalık gelişimiyle ilişkilendirilmiştir.

Psiko-sosyal stresörler, örneğin göç, toplumsal dışlanma, ekonomik yoksunluk ve yalnızlık gibi faktörler, özellikle genetik yatkınlığı olan bireylerde şizoaffektif belirtileri tetikleyebilir.

Madde kullanımı, özellikle ergenlik ve genç erişkinlik döneminde sık ve yoğun şekilde kullanılan kannabis, amfetamin ya da halüsinojen maddeler, psikotik semptomları başlatıcı ya da şiddetlendirici etkiler gösterebilir.

Cinsiyet ve yaş da hastalık riskini etkileyebilir. Bazı çalışmalarda kadınlarda depresif belirtilerin baskın olduğu, erkeklerde ise psikotik semptomların daha ağır seyrettiği bildirilmiştir. Kadınlarda hastalık genellikle daha geç yaşta başlarken, erkeklerde daha erken yaşta görülme eğilimi vardır.

Bu risk faktörlerinin çok boyutlu bir etkileşim içinde çalıştığı kabul edilir; bu nedenle yalnızca tek bir faktörle açıklanması mümkün değildir. Erken yaşta risk altındaki bireylerin belirlenmesi ve koruyucu ruh sağlığı hizmetlerine yönlendirilmesi, bozukluğun önlenmesinde veya hafifletilmesinde kritik rol oynar.

Şizoaffektif Bozukluk Tanısı Nasıl Konur?

Tanı koyma süreci, detaylı bir psikiyatrik değerlendirme gerektirir. DSM-5 kriterleri temel alınarak semptomların zamanlaması ve birlikteliği dikkatle incelenir.

Psikotik belirtilerle duygudurum belirtilerinin birlikte ve ayrı dönemlerde görülmesi gerekir. Bu nedenle tanı koymak için hasta en az birkaç hafta izlenmelidir. Tanıyı güçleştiren en önemli unsur, belirtilerin zaman içinde değişkenlik göstermesidir.

Ayırıcı tanıda bipolar bozukluk, majör depresyon psikoz eşliğinde, şizofreni ve maddenin yol açtığı psikotik bozukluklar dışlanmalıdır. Gerektiğinde beyin görüntüleme (MRI), laboratuvar testleri, tiroid fonksiyonları ve toksikoloji panelleri gibi yardımcı tetkiklere başvurulabilir.

Şizoaffektif Bozukluk Tedavisi Nasıl Yapılır?

Şizoaffektif bozukluk tedavisi, hem psikotik hem de duygudurum semptomlarını hedef alan bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Uzun süreli takip ve bireye özgü müdahale planı önemlidir.

1. Farmakoterapi (İlaç Tedavisi)

Şizoaffektif bozukluk tedavisinde hem psikotik hem de duygudurum belirtilerini hedefleyen ilaç grupları kullanılır.

  • Antipsikotikler: Psikotik semptomların kontrol altına alınmasında temel rol oynar. Atipik antipsikotikler, hem pozitif belirtilere hem de duygudurum dalgalanmalarına etki edebilir.

  • Duygudurum Düzenleyiciler: Manik ya da depresif dönemlerin dengelenmesinde tercih edilir ve nükslerin önlenmesine katkı sağlar.

  • Antidepresanlar: Şiddetli depresif belirtilerin olduğu dönemlerde, dikkatli bir şekilde ve psikozu artırma riski gözetilerek eklenebilir.

İlaç tedavisi mutlaka bireye özgü planlanmalı, belirtilerin dağılımına göre düzenlenmeli ve düzenli psikiyatrik takip ile izlenmelidir.

2. Psikoterapi ve Psikoeğitim

İlaç tedavisini destekleyen psikolojik müdahaleler, hastalığın seyri üzerinde önemli bir etki gösterir:

  • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Gerçeklik test etmeyi güçlendirir ve işlevselliği artırır.
  • Psikoeğitim: Hasta ve ailesi, hastalığın doğası, nüks belirtileri ve tedavi uyumu konusunda bilgilendirilir.
  • Sosyal Beceri Eğitimi: Özellikle negatif semptomları belirgin olan bireylerde toplumsal yaşama katılımı destekler.

3. Aile Desteği ve Toplum Temelli Müdahaleler

Aile üyelerinin hastalık hakkında bilgi sahibi olması, tedavi sürecini güçlendirir. Erken uyarı işaretlerinin fark edilmesi, kriz anlarında müdahale kapasitesini artırır. Toplum ruh sağlığı merkezleri, destekli istihdam ve rehabilitasyon programları ile bireyin sosyal işlevselliği artırılabilir.

Günlük Yaşama Etkileri ve Prognoz

Şizoaffektif bozukluk, bireyin yaşam kalitesini ve sosyal işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Hastalık ataklarla seyredebildiği gibi, bazı bireylerde kronik ve düşük işlevsellik düzeyinde bir seyir izleyebilir.

Bilişsel bozukluklar, sosyal çekilme, motivasyon eksikliği ve işlev kaybı sıklıkla görülür. Eğitim hayatı yarıda kalabilir, istihdamda süreklilik sağlamak zorlaşabilir. Sosyal ilişkilerde yoksullaşma, yalnızlık ve stigmatizasyon sık karşılaşılan sorunlardır.

Şizoaffektif bozukluk, şizofreniye kıyasla daha iyi bir prognoza sahip olabilir; ancak tedaviye uyumun düşük olması, madde kullanımı ve psikotik semptomların ağırlığı, kötü prognoz göstergeleri arasında yer alır. İntihar riski yüksektir; özellikle depresif belirtilerin baskın olduğu dönemlerde dikkatli takip şarttır.

Şizoaffektif bozukluk, hem duygudurum hem de psikotik semptomların birlikte görüldüğü, tanı ve tedavisi karmaşık bir psikiyatrik bozukluktur. Günümüzde biyolojik, çevresel ve psikososyal etkenlerin etkileşimiyle şekillendiği kabul edilmektedir. Erken tanı, bütüncül tedavi planı ve sosyal destek mekanizmalarının etkin kullanımı, hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilir.

Muayenehane görüşmesi veya online psikiyatri randevusu için buraya tıklayın...

Comments for this post are closed.